AKSİYONUN ALTIN ÇAĞI


Aksiyon filmlerini sever misiniz? Karakterin girdiği zorlu durumların üstesinden gelmesi, heyecan, hızlanan kalp atışları ve delicesine salgılanan adrenalin. Tempoyu güzel tutturduğu takdirde bizi eğlendirmeyen aksiyon filmi yoktu. 70’lerde Asya'dan ithal, koreografisi Asyalı savunma sanatlarına dayanan dövüş/aksiyon filmleri popüler oldu. 80’lerde Stallone, Arnold gibi isimler bizleri saf aksiyona doyururken, Jackie Chan komediyle uzak doğu savunma sanatlarını korkusuz koreografisiyle birleştirip herkese seyirlik filmler sundular. 90’larda da bu isimler işlerine devam etse de çok daha nitelikli filmlerin altında ezildi aksiyon filmleri. İzleyiciler aksiyon anlamında izledikleri şeylerden tatmin olmuyorlardı çünkü muhtemelen daha önce görmüşlerdi. Stüdyolar paralarını iyi oyuncuların oynadığı dram, suç, romantik filmlere yatırıyorlardı. Tabii ki 90’larda da iyi aksiyon filmleri çıktı. The Heat, Man in Black, 12 Monkeys gibi filmler seyirciyi aksiyon anlamında doyurabiliyordu ama bu filmler melezdi. Örneğin The Heat çoğunlukla suç filmiydi. Aksiyon sahneleri vardı elbette, gayet de iyiydiler ancak filmin en çok konuşulan yönü Robert De Niro ve Al Pacino’nun karşılıklı rol kestiği sahnelerdi. Çoğunlukla aksiyon odaklı olan filmler ya düşük bütçeli ya da niteliksiz işlerdi. Yılgın aksiyon janrası diğer türlerle melezleniyor ve çoğu zaman tempo ayarlamak için geri planda tutuluyordu. 90’ların sonunda iki tutkulu genç yönetmen stüdyonun kapısını çaldılar ve büyük bir film yapmak istediklerini söylediler. Sinema o noktadan sonra asla aynı kalmadı çünkü Matrix geldi.

Aksiyon sinemasını Matrix öncesi ve Matrix sonrası olarak ikiye ayırsam sanırım haksızlık etmiş olmam. Matrix sadece aksiyon janrasını değil sinemayı değiştiren olağanüstü bir yapım oldu. Görsel efektleri, harika aksiyon ve dövüş koreografileri, seyirciyi sorgulatan senaryosu, içerdiği derin anlamlar, her yönüyle stilistik, yaratıcı sahneler, müzikleri, oluşturduğu dünyası ve daha birçok yönüyle Matrix sinema dünyasında atom bombası etkisi yarattı. Yaşım gereği Matrix’i anlayarak izlemem lise zamanlarımdaydı ve bu filmin çıkışından on yıl sonraydı. Kafayı yemiştim. Böyle bir filmin o zamanlarda yapılmış olması beni çok şaşırtmıştı. Devam filmlerini ilk film kadar iyi bulmasam da aksiyon sahneleri kaliteliydi diyebilirim(Matrix 4 hariç onu filmden bile saymıyorum.).

Matrix bilgisayar destekli görsel efekt (CGI) kullanımının nasıl olması gerektiğini sektöre yaratıcı şekilde gösterdi. Doksanlar boyunca gelişen CGI için yeni bir standart belirleyerek izleyici beklentilerini değiştirmekle kalmadı, aynı zamanda bu türün ne olabileceğine dair varsayımlarımızı da değiştirerek film yapımcılarına hayal güçlerini yakalayabilecek daha ciddi hikayeler yaratma şansı verdi. Wachowski kardeşler Asya'nın savunma sanatı teknikleriyle Batının film ve CGI tekniklerini birleştirerek ortaya stilize mükemmel aksiyon karışımını tutturdular. Wachowski'lerin söylediği gibi, "Dijital bir gerçeklikle uğraşmaya başladığınızda, insanlar için mümkün olanın sınırlarını gerçekten zorlayabilirsiniz. Dolayısıyla, eğer 'Matrix'teki karakterlerin bilgileri anında kafalarına indirilebiliyorsa örneğin, Jackie Chan kadar iyi bir Kung Fu ustası olabilmeleri gerekir."

Matrix sonrası aksiyon janrası, öncesinde görüldüğü gibi hor görülmüyordu. Bu türün içindeki potansiyel ortaya çıkmış gibiydi adeta. Seyirci daha fazlasını istiyordu. Matrix’deki gibi nitelikli ve görsel açıdan doyurucu aksiyon filmlerini bekliyorlardı. Nitekim sonrasında Matrix klonu olmaya çalışan ya da onun izinden gitmeye çalışan birçok yapım türedi. Hiçbiri Matrix kadar sükse yapmadı ya da başarılı olmadı. Zaten Matrix de kendi başarısını hiçbir zaman perçinleyemedi. İlk film tutku projesiydi. Diğer filmler ise para projesiydi. Stüdyoların çoğu da para odaklı aksiyon filmleri yapmaya başladılar. Arada yönetmenin vizyonuna biraz daha izin veren stüdyolardan ortalama işler çıkıyordu. Arada da tutku projesi diyebileceğim tarzda filmler geldi.

O zamandan günümüze kadar yüzlerce aksiyon filmi geldi. Ben de iyi olduğunu düşündüğüm azımsanmayacak kadarını izledim. Bu yazının devamında son 10 yılın en iyi aksiyon filmlerini derledim. Bu filmler aksiyonun ön planda olduğu, bu sıfatı hak eden filmlerdir ve tamamen kişisel bir listedir.

Mad Max: Fury Road 2015

Mad Max’in ilk filmini hiç sevmemiştim. 79 yapımı filmi hem çok geç izlemiştim hem de dönemine göre oldukça düşük bütçeyle yapılmış bir filmdi. George Miller’ın içinde anlatmak istediği şeyler vardı ama parası yoktu. Bu yüzden ikinci filme de şans vermek istedim. İkinci film kıyamet sonrası çorak toprakların atmosferini nefis veriyordu. Belli ki adamın yaratıcı vizyonunu düzgün bütçeyle destekleyince böyle bir film gelmişti. Üçüncü filmi izlediğimde ise çok şaşırmıştım. Bambaşka bir hikaye anlatıyordu. Zaten Mad Max filmlerine bir seri demek saçma olur. Hepsi birbirinden bağımsız filmler. Kendi içlerinde başlayıp biten ve çoğu zaman karakterlerin isimleri aynı olsa da bağlantıları olmayan filmler. Üçüncü film belli ki stüdyonun baskısıyla yaptırılmıştı. İkinci bir yönetmen daha vardı. Filmi daha çocuksu yapmaya çalışmışlardı. Sanırım Star Wars gibi Mad Max oyuncakları satmak istediler ama yemedi. Üçüncü filmden tam 30 yıl sonra George Miller yeni bir ekip topladı ve Avusturalya’da uzun, yorucu çekim sürecine başladı. Mad Max bir yolculuk öyküsüdür. Oldukça kısa şekilde kıyamet sonrası çorak topraklarda bir savaş lordunun adamları tarafından kaçırılan Max bir savaşçıya kan vermesi için arabasında tutsak olur. Savaş lordunun generali Furiosa, savaş lordunun haremindeki kadınları da alıp yeni bir hayat kurmak için kaçar. Max de peşlerinden sürüklenip onlara yardım edecektir. Kısaca kedi fare oyunu gibi bir kovalamaca filmi. Oldukça basit bir senaryosu var ancak sunumu ve kurgusu o kadar harika ki akıyor gidiyor. Tempo öylesine tatlı ki gözlerinizi ayıramıyorsunuz. Filmi editleyen Margaret Sixel sadece izlemesi bile 3 ay süren 470 saatlik çekimden bu filmi çıkardığını söylemiş ve en iyi edit Oscar'ı almıştır. Filmin yüzde 80’ninden fazlası pratik efekttir. CGI sadece gerektiği yerlerde kullanılmıştır. Bu da filmi asla eskimeyecek en etkileyici aksiyon filmlerinden biri yapmaktadır. Benim de izlediğim en iyi aksiyon filmidir. 9.5/10

John Wick: Chapter 4 2023

İlk filmine düşük beklentiyle başlamıştım çünkü Keanu Reeves, Matrix’den beri ortalama üstü bir filmde yer almamıştı. Kendisini sevsem de ortalama bir oyuncu fakat mükemmel bir aksiyon oyuncusu olduğunu düşünürüm. Nitekim John Wick filmi bittiğinde Keanu Reeves en iyi aksiyon filmi oyuncusu ve John Wick yapılmış en iyi aksiyon sahnelerine sahip film olmuştu gözümde. Senaryo olarak vasat bir intikam hikayesi olsa da sunum olarak başarılıydı. John Wick serisi her devam filmiyle üzerine koyarak gitti. Her seferinde daha tatmin edici aksiyon sahneleri ve başarılı dünya oluşturmasıyla sinema tarihinde belki de görülmemiş bir istikrar gösterdi. Her seriden bir film alma gibi bir kural belirlediğim için en başarılı ve aksiyon sahneleri anlamında en doyurucu bulduğum son filmini almak istedim. Her aksiyon severin mutlaka izlemesi gereken bir seri olduğunu düşünüyorum. 8.5/10

Top Gun: Maverick 2022

Tony Scott’ın yönettiği ilk filmi sevmiştim. Uzun yıllar sonra izlediğimde bile it dalaşı sahnelerini izlenebilir bulmuştum. Bence ortalama ve unutulası bir filmdi ama çok fazla savaş uçaklarını, aşkı ve güzel müzikleri harmanlayan film olmadığı için Top Gun bunun ekmeğini yemiş gibi geldi. Farklı bir şey sunarsanız alıcısı her zaman olacaktır. Yıllar geçti ve ilk film kült olarak anılır oldu. Müzikleri, sahneleri her yerde paylaşılır oldu. Hayran kitlesi büyüdükçe büyüdü. Tony Scott’ın ölümünden 10 yıl sonra 86’da çektiği Top Gun’a bir devam filmi çekileceğini kim tahmin edebilirdi ki? Hiç beklentim yoktu. Havalı it dalaşı sahneleri izleyip çıkarım diyordum. İyi ki sinemada izlemişim. Böylesine eşsiz bir deneyimin tekrar geleceğini sanmıyorum. Bildiğiniz savaş uçaklarına gerçek oyunları koyup o şekilde çekmişler sahneleri. Görüntülere yalnızca uçak inince bakabiliyorlarmış.. Bu filme cidden bambaşka bir boyut kazandırmış. Sahneler hiç olmadığı kadar gerçek görünüyor çünkü öyleler. O dev it dalaşı aksiyon sahnelerinde sanki kokpitte siz otuyorsunuz gibi hissediyorsunuz. Emek verilmiş ve karşılığı alınmış. Aksiyon sahneleri dışında çok bir numarası yok. Oldukça basit ama sıkmayan temiz bir hikayeye sahip. Şunu da belirteyim son yarım saatinde heyecandan yerinizde duramıyorsunuz. 8.2/10

Baby Driver 2017

Edgar Wright’ın en iyi filmi olduğunu düşündüğüm Baby Driver bence türünün en keyifli filmlerinden biri çünkü içinde aşk var. Aşktan kastım mükemmeliyetçilikle seçilmiş müziklerin aksiyon sahneleriyle olan aşkından bahsediyorum. Baby karakteri soyguncular için kaçış sürücüsü olarak çalışan yetenekli genç bir şoför. Sürekli kulaklıkla geziyor ve biz onun duyduğu müzikleri dinliyoruz. Baby her zaman içinde bulunduğu ana, ortama ve olaya uygun müzikler seçiyor. Bu müzikleri sanki bir filmin içindeymiş gibi yaşayarak dinliyor. Örneğin soyguncular kapıdan çıkıp arabaya biniyorlar ve gazla diyorlar. Baby ise şarkının tepe noktasının girmesini bekliyor. Öyle bir manyak ama çok eğlenceli. Bu müzklerin sözleri, ritimleri sahnelere çok uyumlu yedirilmiş. Müzikle barışık keyifli bir aksiyon filmi arıyorsanız Baby Driver sizin için diyebilirim. Bu arada Baby’nin müzik zevki gerçekten harika. 8/10

Mission: Impossible – Fallout 2018

Geçmişte MI serisinin çok hayranı değildim. Brain De Palma gibi üst kalibre bir yönetmenden çıkan farklı ilk filmin ardından bana göre çok çizgisini bulamamış bir seri olarak ilerliyordu. İkinci film asyalı aksiyon filmi yönetmeni John Woo’ya verildi. Başarılı bir yönetmen olsa da ajan filmine ve MI filmlerinin o gergin temasına uymadı. Üçüncü filmi ise benim pek hazetmediğim JJ Abrams’a verdiler. Film hiç risk almayan, yeni şeyler denemeyen, kendi içinde twsitler yaratıp onları acınası şekilde bağlayan ortalama bir aksiyon filmiydi. Yani çoğu Abrahams işinde olduğu gibiydi. Beş yıl sonra dördüncü film geldiğinde şaşkın ve heyecanlıydım. Hayır önceki filmlerden dolayı değil. Yönetmeninden dolayı çünkü MI’ın dördüncü filmi için yönetmen koltuğunda The Incredibles, Ratatouille ve Iron Giant filmlerinin yönetmeni Brad Bird vardı. Sadece çok başarılı animasyon filmleri çekmiş bu abimiz MI’ı aldı ve resmen yeniden başlattı. Ona bir kimlik kazandırdı. Gergin ama yer yer tadında esprili bir yapısı vardı. Pierce Brosnan’ın Bond filmleri gibiydi ve ekip ruhunu harika oturtmuştu. Filmde bir ajan ekibinin olayları çözmesini izliyorduk. Tek adam her şeyi yapmıyordu. Bu yöneyle diğer ajan filmlerinden ayrılıyordu. O noktadan sonra seri çizgisini bulmuş şekilde yoluna devam etti. Beşinci filmi izlediğimde resmen hayran oldum. Bu film harika bir aksiyon filmiydi. İçinde sizi şaşırtan ajanlık numaraları, twistleri, ihanet, her şeyi en iyi şekilde barındırıyordu. Eğer bu seriye girmek istiyorsanız dördüncü filmden başlayabilirsiniz. Bence öncekilere dönmek gereksiz. Beşinciye geldiğinizde çok tatmin olacaksınız. 8/10

Sicario 2015

Denis Villeneuve son zamanlarda favori yönetmenim. Blade Runner 2049, Arrival, Dune derken resmen boş atmıyor. Sicario da Arrival ile hepimizi büyülemeden önce çektiği aksiyon-suç filmi. Filmde kısaca birçok polisi tuzakla öldürmüş bir kartelin peşine düşen FBI ajanlarının çıkmazları konu alınıyor. Film biraz ağır ilerliyor ancak kopmanıza izin vermiyor. Aksiyon sahneleri oldukça gerçekçi. Listedeki diğer filmlerin aksine daha karmaşık, dallanıp budaklanan bir senaryoya sahip bir aksiyon filmi. Aksiyonun dibine vurmuyorsunuz belki ama bu filmde de aksiyon haricinde bulacağınız birçok özel şey olacağına emin olabilirsiniz. Mesela mükemmel oyunculuklar. 8/10

Bullet Train 2022 (7.9/10)

Bu film anime estetiğinin filme uyarlandığı en iyi film olabilir. Demek istediğim görsel olarak gerçekten harika görünen bir film. Renkler, görsel efektler, sahneler ve çekimler hepsi göz alıcıydı. CGI bazı sahnelerde fazla mı kaçmış diye düşündüm ancak bu filmin temasına oldukça uyumlu olduğu için dert etmedim. Film kısaca, çok hızlı bir tren içerisinde çeşitli ve bağlantılı amaçlarla bulunan suikastçıların çatışmasını anlatıyor. Film bir kitaptan uyarlanmış. Evet bolca dövüş sahnesi içeren bu film bir kitap uyarlaması ve kitabı okuyanlara göre başarılı bir uyarlamaymış. Karakterler ve diyaloglar oldukça eğlenceliydi. Başta uzun diyaloglarla sizi biraz sıkıyor gibi olurken film bir başlıyor, kolay kolay da durmuyor. Filmde oyunculuklar oldukça iyiydi. Özellikle Brad Pitt yine döktürmüş. Özel bir şey yapmasa bile bu adamın her role bu kadar adapte şekilde oynamasına bayılıyorum. 7.9/10

Nobody 2021

Nobody bir gece izleyecek film ararken denk geldiğim, radarıma girememiş enfes filmlerden biriydi. Sevgili Saul Goodman’ımız Bob Odenkirk’in başrolünde olduğu film standart Amerikan aile filmleri gibi başlıyor. Ezik gibi görünen ve hayatından memnun olmayan bir adam var. Anlıyoruz ki geçmişine olan bir özlemi var. Eğer izlerken biraz daha şaşırmak ve keyif almak istiyorsanız burada okumayı bırakın ve gidip izleyin. Bu tür düşük bütçeli (16 milyon $) bir filmden beklemeyeceğiniz kadar iyi aksiyon sahneleri sizi bekliyor. Beni şaşırttı ve oldukça eğlendirdi. Son zamanlarda bu az oluyor. 7.8/10

The Raid 2 2014

The Raid filmini ilk olarak Youtube’da denk geldiğim bir dövüş sahnesiyle keşfettim. Oyuncular o kadar sağlam dövüşüyorlardı ki Matrix’den beri gördüğüm en iyi koreografileri sergileyip, ondan daha gerçekçi bir görüntüyle bunu sunuyorlardı. Doyurucu ve tok çevre etkileşimiyle birlikte seyir zevki yüksek bir aksiyon sunuyordu. Filmi izlediğimde resmen aksiyona doymuştum. Kısaca film bir grup polisin suçlularla dolu bir dev bir binaya baskın yapmasını anlatıyor. Dredd filmiyle oldukça benzer bir konsepti var. Hayatta kalmaya çalışan polis memurunun girdiği aksiyon sahneleriyle heyecan yaşıyoruz Endonezya dövüş sanatlarına yakından ilgilenen Gareth Ewans isimli yazar/yönetmenin ikinci filmiydi The Raid. İkinci film ise başka bir dünya çünkü ilk filmi alıp her yönden geliştirmiş. Beklentileri aşmış ve en iyi aksiyon filmlerinin arasına adını yazdırmıştır. İzlediğim en iyi uzak doğu koreografilerine sahip film diyebilirim. 7.8/10

Kingsman: The Secret Service 2014

Kingsman filmini size şöyle tarif edebilirim. Casusluk, Guy Ritchi ve Stilize aksiyonun dibi... Tabii ki filmi Guy Ritchi yönetmedi ama bariz şekilde tarzından ilham alınılan kişi kendisi. İlk izlediğimde "Bunu Guy Ritchi yönetmedi mi ya gerçekten?" derken buldum kendimi. İlginç şekilde bir yıl sonra Guy Ritchi’den de benzer tarzda bir casusluk filmi geldi; The Man from U.N.C.L.E.. Bu filmi de oldukça beğenmiş olsam da aksiyon anlamında Kingsman çok daha etkileyiciydi. Matthew Vaughn Kick-Ass filminden sonra başarısını perçinlemeyi başarmış. Filmde atletik bir gencin süper gizli bir casusluk organizasyonuna katılması ve görevlendirilmesi anlatılıyor. Usta oyuncu kadrosu, harika aksiyon sahneleri ve tadında mizahıyla ortalama üstü, seyir zevki yüksek bir aksiyon filmi arayanlara Kingsman filmin tavsiye ederim. 7.8/10

Bunları izledikten sonra izleyebileceğiniz oldukça beğendiğim, bahsedilmeyi hak eden, kaliteli aksiyon filmlerini de aşağıda kendimce sıraladım;

Captain America: The Winter Soldier 2014 (7.7/10)

Snowpiercer 2013  (7.7/10)

Edge of Tomorrow 2014 (7.7/10)

Alita: Battle Angel 2019 (7.6/10)

Upgrade 2018 (7.5/10)

The Night Comes for Us 2018 (7.5/10)

The Old Guard 2020 (7.5/10)

'71 2014 (7.5/10)

Hardcore Henry 2015 (7/10)

Atomic Blonde 2017 (7/10)

Sisu 2022 (7/10)

No Time to Die 2021 (7/10)

Keyifli seyirler.

Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar