RAN


RAN

Sinemaya çok şey katmış Akira Kurosava’nın ölmeden önce yaptığı son ustalık eseri Ran nefes kesici bir Orta Çağ Japonya hikayesi. Önceki filmi Kagemusha’dan “Ran filmi için kostümlü bir provaydı” olarak bahseden ve filmdeki her kareyi storyboard yapmak için 10 yıl harcayan Kurosava’nın kendi filmleri arasında “ustalık eserim” dediği filme yakından bakalım.


Kurosowa Etkisi


Ailesine göre nadiren filmlerden başka bir şey düşünen Kurusova  evdeyken bile sessizce kendi kafasında çekimler yapan takıntılı biriymiş. Ressamlık eğitimi aldıktan sonra yönetmen yardımcısı olarak işe başlamış. Filmlerini çoğunlukla kendisi yazar ve storyboard şeklinde plan plan resimleştiren nadir yönetmenlerden. Bu belki de onun bütünsel olarak bu kadar oturaklı filmler çıkarmasında büyük bir etkendi. Tarkovski gibi Kurosava da batıda ülkesinden daha fazla saygı gördü ve beğenildi. Tarkovski gibi vatan haini ilan edilip sürülmedi belki ama batıda filmleri ödüllere boğuldu ve yeniden yapımları çekildi. Yaptığı filmlerin yeniden yapımları bile çok büyük ses getirmiştir. Örneğin; Rashômon (1950)>The Outrage (1964), Kakushi-toride no san-akunin (1958)>Star Wars (1977), Seven Samurai (1954)>Magnificent Seven (1960), Yojimbo(1961)>A Fistful of Dollars(1964) gibi örnekler vardır.


Shakespeare’den Japonya'ya


Filmlerini kendisi yazsa da tabi ki onu etkileyen isimlerden ilham alırdı. Ran açık olarak bir Shakespeare eseri olan Kral Lear uyarlamasıdır. Kısaca anlatmak gerekirse 16.yy’da Kral Lear krallığı üç kızı arasında paylaştırmak ister. Her birine ülkenin üç farklı yerinde kaleler verir ve onların sadakatlerini sorgular. Kısaca öykü bu şekilde başlar. Entrika, ihanet, aşk, aile draması, savaş ne ararsanız içinde mevcut olan güzel bir hikayedir. Kurosava filmi vizyona girmeden 10 yıl önce yazmaya başladığını ve aslında Kral Lear’a dayanmaması gerektiğini ancak yazma sürecinde bu noktaya geldiğini söylemiştir. Ne olursa olsun bence harika bir uyarlamadır. Hikayedeki her bir noktayı alıp derinleştirip, detaylandırıp sonuçlandırarak tutarlı olduğu kadar etkileyici bir iş çıkarmıştır.


İmparatorluk Elden Gidiyor! Peki Ya Aile


Lord Hidetora yaşlı bir savaş lordudur. Zamanında savaşlarla ele geçirdiği toprakları üç oğlu arasında paylaştırmak ister. En küçük oğlu hata yaptığını düşünüp dile getirse de Hidetora diğer iki oğlunun yalakalıklarına kanar ve tüm yetkilerini devreder. Bilmediği şeyse bunun ihanetle sonuçlanıp hem ailenin hem de imparatorluğun sonunu getirecek olmasıdır. Hikayenin özellikle ilk yarısı oldukça tahmin edilebilir şekilde ilerlerken hikayenin ortasında tepe noktasıyla birlikte film bambaşka bir içsel yolculuğa evriliyor. Klişe bir hikayeden bir savaş lordunun ailesinin sadakatini, kendi iç hesaplaşmalarını, pişmanlıklarını ve zirveden en dibe düşüşünü izliyoruz.


Her Şeyini Kaybeden Bir Adamın Öyküsü


Lord Hidetora çocukları dahil herkes tarafından saygı duyulan büyük bir liderken yaşlılıktan mıdır yoksa emeklilik planları olduğu için midir bilinmez. Ülkeyi bölme kararından sonra en dipleri görüyor. Her şeyi olan bir adamın hiçbir şeyi kalmayan bir adama dönüşmesi hikayelerini oldukça severim. Bu hikayelerde karakter macerası boyunca karşılaştığı kendisiyle bağlantılı olaylara faklı yaklaşımlar sergiler. Bu da aslında beklediğimiz karakter gelişimini bize yaşatmayı başarır ve karakterle bağ kurmayı da kolaylaştırır. Hidetora ile ihanete uğruyor, aşağılanıyor, aç kalıyor, sürülüyor, ölümden dönüyor, pişmanlıklar yaşıyoruz. Ran bu tür bir hikayede aradığınız her şeyi size sunuyor.


Oyunculuklar Japon Kokuyor


Karakter hikayelerinde en önemli şeylerden biri o duyguları ve gelişimi bize hissettiren oyunculardır. Kurosava tabi ki üzerinde böylesine emek harcadığı projesi için döneminin başarılı Japon oyuncularıyla çalışmış. Tatsuya Nakadai hariç hiçbirini bir çoğumuz bilmesek de oyuncu seçimlerinin ince eleyip sık dokuyarak yapıldığı belli oluyor. Bazen yakın planlarda abartılı oynadıklarını düşünsem de dillerinden dolayı böyle tepkiler verdiklerini düşünüyorum. İngilizce filmler izlemeye alışkın olduğumuz için duyguların farklı dillerdeki karşılıkları anlaşılıyor fakat farklı yorumlanabiliyor. Yakın planlarda dedim ancak filmde bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar yakın plan var.


Büyüleyici Geniş Planlar


Kurosava’nın imzası etkileyici geniş planlar bu filmde de mevcut. Storyboardları uzun bir zaman diliminde tek tek çizdiği belli oluyor. Filmin her karesi tablo gibi. 35mm formatında çekilen film zamanının teknik olarak kesinlikle ötesinde bir görsel tarza sahip. Bazen geniş ovalarda dalıp gidiyor, bazen büyük dağlarda küçük insanların neler yaptığını izliyoruz. Bu tabi ki oyunculukları görmemizi zorlaştırsa da yönetmen Kurosava bize geniş planlardan da almamız gerektiği kadar oyunculuk gösteriyor. Geniş planların bir diğer eksisi de birçok farklı şeyin aynı anda planda yaşanıyor oluşu. Bunların hepsini hakim detaycı bir göz gerekiyor. Dikkatli izlerseniz elbette küçük hatalar bulmak mümkün fakat genel olarak böyle bir prodüksiyona böyle planlar çekmek kolay değil. Bu tarzın en çok yakıştığı sekanslar ise savaş sahneleri olmuş.


CGIsız Epik Savaş Sahneleri


Günümüzde çekilen savaş sahnelerinden cgi sebebiyle çoğu zaman tatminsiz ayrılıyorum. İstisnalar tabi ki var fakat eski filmlerdeki yüzlerce zırhlı ve atlı figüranın koşturması, patlamalar, düşüşleri, ölümleri daha gerçek bir şey izlediğimizi hissettiriyordu. Ran bunların hepsine sahip geniş planlarda etkileyici ve detaylı dev savaş sahneleri sunan bir film. Aynı Braveheart ya da Last Samurai filmlerinde olduğu gibi gerilla tekniğiyle zor şartlarda çekmişler bütün sahneleri. Atlılar, piyadeler, silahşorlar olması gerektiği gibi pozisyon alıyorlar. Muharebe başlıyor. Epik bir şekilde iki ordu birbirine giriyor. Hele ki filmin doruk noktasındaki ikinci kale kuşatması bölümü tam bir görsel savaş şöleni.


Doğal Işığın Büyüsü


Görsel şölen demişken geniş planlarda çekilen sahnelerin nerdeyse hepsinde doğal ışık kullanmışlar. Doğal ışık kullanımı birçok sorun çıkarabilir fakat Kurosava işin tekniğine hakim birisi olduğu için sahneler çok doğal ve net görünüyor. Çekim saatleri ve hava durumu konusunda yeterince zorluk çıkaran bu tercihe ek olarak Kurosava olay örgüsü ilerledikçe gökyüzünü gitgide daha bulutlu hale getirmek istemiş. Çekimler ilerledikçe sabırla bulutlu günleri beklemişler. Nihayet hikayenin doruk noktasında şiddetli rüzgarlar çıktığında olay örgüsündeki ilk yarı tamamlanmış oluyor. Sabır ve emek gerektiren bir olay.


Derinlik Katan Yan Karakterler


Emek verildiği belli olan başka bir nokta da yan karakterler ve bu karakterlerin hikayeye olan etkileri. Ana karakterlerle bağlantılı birçok yan hikaye ve karakter var. Bunlar birbirleriyle de bağlantılı olduğu için bütünlük kurarken zorlanmıyorsunuz. Hepsi bu ailenin fertlerini ya da imparatorluğu ilgilendiren kritik meselelerin patlak vermesinden kaynaklı karakterlerimizin farklı yönde gelişmesi için yazılmış detaylar. Örneğin Lady Kaede Hidetora’nın en büyük oğlunun karısı ve Hidetora zamanında Kaede’nin ailesinin yaşadığı kaleyi ele geçirip gözleri önünde tüm ailesini öldürtmüş. Sonra da kadını en büyük oğluna hediye etmiş. Kadın haliyle kin dolmuş. İmparatorluğu bölme olayı yaşandıktan sonra fırsat görüp kocasına gaz vererek fitili ateşleyen kişi o oluyor. Bu küçük bir örnek fakat hikayeyi bu şekilde etkileyen derin yazılmış karakterler mevcut.


Japon İşi Klasik


Sonuç olarak Ran zamansız bir film. Öyle ki her izleyen farklı bir yönüne tutunup kendinden bir parça bulabilir. Çekimler sırasında Kurosava’nın 39 yıllık eşi vefat edince çekimlere ara verip bir gün yas tutmuş. Döndüğünde acısı tazeyken içinden kopmuş olan bazı şeyleri, pişmanlıkları, yalnızlık korkularını ve psikolojisini de filme yansıttığını düşünüyorum. Bu hikayeyi seçerken ve yazarken onu bu yola saptıran şeyler gelecek kaygılarıydı belki de. Yalnız kalıp her şeyini, ailesini kaybeden bir adamın öyküsünü anlatırken 39 yıllık hayat arkadaşını, ailesini kaybeden bir adam Kurosava. “Ran” yani Japonca isyan ya da kaos anlamına gelen bu sözcük sadece filmdeki olaylarda ve karakterlerde değil, Kurosava’nın da kendi iç dünyasında olan yaşadığı gerçekler bence. Onun, yapımı 10 yıl süren büyük eseri bugün nerdeyse 40 yaşında ve ne özgünlüğünden ne de etkileyiciliğinden hiçbir şey kaybetmiş değil.


9/10

Yorumlar

Popüler Yayınlar