EN BABA MAFYA/GANGSTER TEMALI FİLMLER
Mafyayı yücelten eserleri hep antipatik bulmuşumdur. Pis
işler yapan, suç işleyen ve gerektiğinde cinayet işleyen kanun tanımaz örgütler
her dönemde toplumun yarası olmuştur. Çocukların uyuşturucuya teşvikinden organ
çalıp satmaya kadar her alanda böyle örgütleşmeler görüyoruz. Bu
örgütleşmelerin organize şekilde çalışıp bir ağ kurarak kendi alanlarında isim
yapmalarına Mafya diyoruz. Gangster ise mafya örgütleri için kilit isimler, iş
bitiriciler daha doğrusu mafya adına çalışıp her türlü pis işi yapan insan
müsveddeleridir. Mafya yüceltilip saygı duyulacak bir şey değildir. Maalesef
ülkemizde Kurtlar Vadisi dizisi ile birçok genci etkileyip mafya sempatisi
oluşturdular.
Aslında Kurtlar Vadisi mafyanın ne kadar iğrenç bir oluşum
olduğunu çok güzel anlatmasına rağmen içindeki sempatik mafya karakterleriyle
ilk sezonda olmasa da sonraki sezonlarla seyirciye mafyada da kuralları ve
ahlakı olan insanlar olduğunu empoze etti. Bu durum önereceğim filmlerin de
bazılarında olabilir. Bunun nedeni aslında karakterlerin işlenişlerinin başarılı
şekilde bize sunumudur. Örneğin Scarface filmindeki Tony Montana karakterini
gerçek hayatta karşılaşsak sevmeyiz. Çünkü o bir gangster ve filmde gücü eline
daha da aldıkça delirip kendine ve çevresindekilere neler yaptığını görüyoruz.
Bu filmlerde Kurtlar Vadisinin sonradan başına gelen mafya sempatisi olayının
olmamasının sebebi ise tatbikî sonları.
Filmlerin hepsinde bu tehlikeli mafya dünyasında söz sahibi
olan ya da çalışanların hakkettiği şekilde cezalandırılışına tanık olduğumuz
için sebep sonuç ilişkisi verilerek bu sempatiyi ortadan kaldırıyorlar. Tatbikî
paçayı kurtaranlar ya da daha sempatik yazılan karakterler de var. Bu
karakterler ve önerdiğim filmler bile zamanında mafya övgüsü yapıyor diye
eleştirildiler. O zamanlarda gerçek bir toplumsal problem olan mafyalaşma bu
filmlerle toplumsal bir bilinç uyandırdığı gibi ilgi de çekti. Mafyanın elinin
nerelere gittiğini ve topluma olan etkisini sadece mafya filmlerinin değil
sinemanın en baba filmi olan The Godfather’ın yapımını anlatan The Offer
dizisinde görebilirsiniz. Bonus olarak onu da tavsiye ediyorum. Liste biraz
klasik gelebilir ancak izlemediğiniz film görürseniz kesinlikle şans verin.
1-The Godfather 1972 (Baba) 100/100
Bana en sevdiğim filmi sorsanız birçok favorim olduğunu
söylerim fakat tek bir film seçmem gerekse kesinlikle The Godfather derdim.
Yıllar önce izlediğimde bana gerçek sinemanın ne olduğunu gösteren bu şahane
yapımı kaç kere izlediğimi sayamadım. Her izlediğimde ekrandan gözümü
alamadığım yegane eserdir. Karakterleri, hikayesi, kurgusu vs. her şeyiyle
kusursuz. Müziklerini hala dinlediğimi de not düşeyim. Bu filmde kusur aramanın
haddime olmadığını düşünüyor ve tam puanla listenin başına oturtuyorum. Hala
izlememiş varsa da şiddetle tüm izleyeceği şeyleri terk edip bu Baba filmi
izlemeye davet ediyorum. Detaylı bir yazı hazırlamayı düşündüğüm için çok
girmiyorum.
2-Godfather Part II 1974 (Baba II) 99/100
En sevdiğim film sorulunca favorilerim var demiştim ya işte onlardan biri de Baba 2. Bu filmi ilkinin üzerine izlemiştim. Bende uyandırdığı duygular bambaşkaydı. Bu film hem bir prequal hem de bir sequal olma özelliğine sahip yani ilk filmin hem geçmişini hem de sonrasını anlatıyor ve iki eseri o kadar iyi bağlıyor ki bırakın boşluk kalmasını, çok daha fazlasını vererek inanılmaz bir tatmin sağlıyor. İlkindeki tüm nitelikler korunmuş. Yine her açıdan kusursuz bir film. Tabiki ilk filmin dünya çapındaki başarısından sonra bütçe baya artmış. Bunu çok net görüyoruz. Neredeyse hiçbir yönden ilkinin gerisinde kalmayan yapım kimilerine göre ilk filmden iyi kabul ediliyor. İzlediğimde bana da bazen daha iyiymiş gibi gelse de ilk filmi tekrar izleyince fikrim değişiyor. Ne olursa olsun şu kesin ki Baba 2 sinema tarihinin en iyi devam filmidir.
3-Goodfellas 1990 (Sıkı Dostlar) 90/100
Herkes kadar Martin Scorsese hayranı olmasam da filmlerinin
neredeyse hepsini izledim. Birçoğunu da oldukça beğendim. Bu filmlerin arasında
bence tepe noktası ve bugünkü mafya eserlerine de öncülük edecek birçok tema ve
stil hediye etmiş film Goodfellas’tır. Mafya içerisindeki yükseliş öyküsünü her
yönden ele alan yapım oldukça karmaşık bir hikaye örgüsüne sahip. Nolan
karmaşıklığından bahsetmiyorum. Scorsese’nin ağır ilerleyen, dış ses kullanarak
birçok olayı örüntümleyim bu olayları ve karakterleri güzel şekilde birleştiren
anlatısından bahsediyorum. Film dikkatinizi istiyor ama bunun karşılığını da
veriyor.
4-Scarface 1983 (Yaralı Yüz) 90/100
Brain De Palma imzalı bu ikonik film en muhteşem yükseliş ve
dibe çakılış hikayelerinden biridir. Film ne kadar yükseklere çıkarsan düşüşün
de o kadar sert olur mottosunu ya da güneşe yakın uçan İkrarus gibi kanatları
yanan bir karakterin mottosunu benimsiyor. O zamanlar Küba’dan Amerika’ya
gönderilen göçmenlerin birçoğunun sabıkalı suçlular olduğu bilinmiyordu. Castro
bunu bilinçli şekilde yaptı. Bu sabıkalı Kübalılardan biri de Tony Montana idi.
Eğlence sektörünün her yerinde izlerini gördüğümüz bu ikonik film, kendi kadar
ikonik bu ana karakterle ve güzelliğiyle büyüleyen Michelle Pfeiffer ile seyir
zevkini arşa çıkarıyor. Türü sevin sevmeyin kesinlikle izlemenizi tavsiye
ederim.
5-American Gangster 2007 (Amerikan Gangsteri) 90/100
Usta yönetmen Ridley Scott imzalı Amerikan Gangsteri filmi
gerçekçi anlatıyla bizi Harlem sokaklarının yozlaşmış, kuralsız ve çeteleşmiş
yapısıyla bezeli 1968 yılına götürüyor. Aynı isimli biyografi kitabından
uyarlanan filmde uyuşturucu lordu Frank Lucas’ın hayatı anlatılıyor. Hiçbir
şeyi olmayan bir sokak çocuğundan cesareti ve zekasıyla hayatta kalıyor ve
yükseliyor. Bildiğiniz gibi ormanda hayatta kalmak için uyum sağlarsınız. Bu
çocuk da bunu yapıyor. Güçlü kişilerin altında güçleniyor güçlendikçe
yozlaşıyor. Scarface’de olduğu gibi güç sarhoşu olmak bu dünyada sonunu
getirebilir. Filmde bir yandan da Frank’i yakalamaya çalışan başarılı bir polis
memuru da mevcut yani ikili bir anlatı var. Frank karakterini Denzel Washington
ve Polisi de Russell Crowe oynuyor. Oyuncular çok doğal oldukları için filme
seviye atlatıyor. Bu tür filmleri sevenlere kesin tavsiye ederim.
6-Once Upon a Time in America 1984 (Bir Zamanlar Amerika) 90/100
20. yüzyılın başlarında geçen filmde 45 yıl sonra Manhattan’a
dönen eski bir gangsterin flashbackler aracılığıyla geçmişini izliyoruz.
Olaylar derlenip toplanıyor ve başa dönüp finale bağlanıyor. Senaryosu on yılda
tamamlanan Sergio Leone filminin çoğunluğu Avrupa'da çekilmesine rağmen hepsi
New York’ta geçmektedir. Görsel, kurgu ve müzik olarak bayıldığım filmin en
büyük kusuru aynı zamanda en güzel yanı olabilir. Film gerçekten çok uzun.
Tekte oturup izleyebileceğinizi sanmıyorum. Ben uzun filmleri sevdiğim için boş
vaktimde izlemiştim. Neredeyse bir dizi kadar uzun olduğu için de karakterler
ve hikaye geniş geniş anlatılabilmiş. Tam olarak 3 saat 49 dakika süren filmin
zamanında en çok eleştirilen yönü ise tecavüz, taciz, argo ve şiddet unsurlarıdır.
Sebebi ise o zamanlarda bu kadar yoğun kullanılmadığındandır. Bu unsurların gerçekçi
gösteriminden ve filmin uzunluğundan rahatsız olmazsanız keyifli zaman
geçireceğinize inanıyorum.
7-The Usual Suspects 1995 (Olağan Şüpheliler) 85/100
Şaşırtıcı sonları sever misiniz? Seven filmi kadar vurucu
bir twist bu filmin sonunda da mevcut olduğu için bu filmi baştan twist
sevenlere direkt tavsiye ediyorum. Filmi çok başarılı bulduğum Bryan Singer
yönetmiş. Kendisi bugünkü süper kahraman filmlerinin babalarından X-Men
filmlerini çekmeye başlamadan önce ilk yönetmenlik deneyimini bu filmle yapmış.
Film karmaşık olay örgüsüne rağmen oldukça temiz ve anlaşılır ilerliyor. Belirli
bir dikkat çıtasında izlediğinizde detay kaçırmanız pek mümkün değil. Bu olay
örgüsü filmin görece kısa süresiyle birleşince, bir de üzerine şaşırtıcı ve
tatmin edici son gelince filmden oldukça doymuş şekilde ayrılıyorsunuz.
Gereksiz şeylere takılmadan temiz bir film izlemek istiyorsanız, bazı yerlerde
tempo problemleri yaşasa da kült bir film olan Olağan Şüphelileri film sever herkese
öneriyorum.
8-The Departed 2006 (Köstebek) 85/100
Günümüzde geçen başarılı mafya filmi çok fazla görmüyoruz.
Mafya konsepti özellikle 40’lardan 80’lere kadar daha yoğun işlenen bir
konsept. O zamanlarda çok daha ilgi çekici, kalabalık ve kendi kurallarıyla
yaşayan örgütler oldukları başarılı hikaye anlatıcıları bu zaman dilimlerini
seçmişler. Listeye günümüzden bir mafya filmi eklemek istedim. Polisiye yönü de
eşit derecede ağır bassa da en mafyatik bulduğum polisiye film Köstebek. Bu
filmin Türk dizi uyarlaması İçerde’yi duymuş ya da görmüş olabilirsiniz.
Orijinali bir dizi uzunluğunda olmasa da yer yer çok daha derin anlatıya,
harika kurguya, muhteşem oyunculuklara ve Scorsese’nin gözünden ilginç
kadrajlara sahip. Bir filmin sizi her yönüyle tatmin etmesi ne demek
bilmiyorsanız Köstebek filmine şans verin derim. Yalnız uyarayım filmin
karmaşık olay örgüsü biraz dikkat gerektiriyor ona göre.
9-Snatch 2000 (Kapışma) 83/100
Türk reklam sektörünü kökten değiştiren yönetmen Guy Ritchi
imzalı bu yapımda aradığınız her şeyden bir parça bulabilirsiniz. Snatch
oldukça ilginç bir film. Hızlı ve stilize çekimlerin mimarı Guy Ritchi’nin en
sevdiğim filmi fakat siz kendisini Robert Downey Jr.’ın başrolünü oynadığı Sherlock
Holmes filmlerinden tanırsınız. O filmlere de bayılsam da henüz İngiltere’nin
az ünlü yönetmenleri kategorisinde yer alırken çektiği Snatch yönetmenin
stilini tüm dünyaya duyuran ve keskinleştiren film oldu. Bu filmdeki oyuncular
bile bugün dünya starları oldular. Jason Statham, Brad Pitt, Benicio Del Toro
ve daha niceleri bu eğlenceli filmde başarılı oyunculuklar sergilemiş. Listenin
en kısa filmi olan Snatch hızlı kurgusuyla, yer yer güldüren ya da üzen
temposuyla eğlenceli bir seyirlik arayan insanlara tavsiyemdir.
10-Reservoir Dogs 1992 (Rezervuar Köpekleri) 80/100
Liste gangster filmi listesi olur da Tarantino filmi olmaz
mı? Rezervuar Köpekleri Tarantino’nun ilk gişe filmi ve adını dünyaya duyuran
filmdir. Daha çok deneysel film kafasında ilerleyen yapımda aslında başarısız giden
bir elmas soygunu neticesinde bir grup gangsterin aralarında bir köstebek olup
olmamasından şüphe duymasıyla başlar. Film flashbackler ile karakterleri ve
olay örgüsünü geçmişten birleştirerek başladığımız noktaya getirir. Bu anlatı
tarzını popülerleştiren film de budur. Flashback sahneler daha çok uzun ve
anlamsız diyaloglar eşliğinde karakterler hakkında bilgiler verir. Bu da sonunda
kimin köstebek olduğuyla ilgili ipuçları da sağlar. Hayranı olmasam da gideri
olduğunu düşündüğüm bir film olmasına karşın bu anlatının birçok kez daha
başarılı filmlerde işlendiğini gördüm. Yine de oldukça kendine has yönetmen Tarantino’nun
bir elin parmaklarını geçmeyen seçkisinden izlenmemiş film bırakmanızı
önermiyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder